Mesnevi’den

 

Kocaman, kara bir yılan ayıyı sarmıştı. Yoldan geçen birisi ayının o halini gördü, acıdı da, cesaretini toplayıp ayıyı yılandan kurtardı. Ayı da tıpkı Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi adamın peşine takıldı, artık ondan ayrılmadı.

Derken o adam hastalanıp yataklara düştü. Ayı da onu bırakıp gitmedi. Bir dostu uğradığında yanıbaşında ayıyı görünce: “Bu ayıyla ne işin var?” diye soruverdi. Hasta da olanı biteni anlattı. Arkadaşı: “Bir ayıya bu kadar güvenme, ona gönül verme” dedi ve ekledi ” ahmağın dostluğu düşmandan beterdir. Onu bir hile ile yanından uzaklaştır” dedi.

Uzun uzun tartıştılar. Dost o ayıdan kurtul dedi, hasta ise onu hasetçi olmakla, vefasız olmakla suçladı. En sonunda “…Onlardan yüzçevir, onlarla uğraşma.” (Secde suresi 30) ayetinin sırrı ile öğüt kapısını kapattı dost ve ayıyla hastayı baş başa bıraktı.

Hasta uyurken yüzüne sinekler konuyordu, ayı da onları kovuyordu. Sineklerden biri inatçı çıktı. Kaçıp tekrar aynı yere konuyordu. Ayı sineğe taktı kafayı, ne yapsa kovamadı. En sonunda çıktı, kocaman bir taş buldu. Geldiğinde sinek hala adamın yüzündeydi. Kocaman taşı sineği öldüreceğim diye adamın yüzüne vurdu, kafasını dümdüz etti.

Ahmakların sevgisi, tıpkı ayının sevgisi gibidir. Onun kini sevgidir, sevgisi de kin…